tutuklular

listen to the pronunciation of tutuklular
Türkisch - Englisch
prisoners
values for c in the Julia Set or Mandelbrot set where at each iteration the resulting value becomes smaller and smaller, approaching zero (cf Prisoners and Escapees -- Julia Sets Discussion)
Individuals involuntarily confined in a penal institution, including persons sentenced under a criminal or civil statute, detained pending arraignment, trial, or sentencing; and detained in other facilities under statutes or commitment procedures providing alternative to criminal prosecution or incarceration in a penal institution
plural of prisoner
Dismas, Barbara
tutuklu
prisoner

The prisoner asked to be released early. - Tutuklu erkenden serbest bırakılmasını istedi.

The prisoner was given his freedom. - Tutuklu serbest bırakıldı.

tutuklu
detainee
tutuklu
{i} inmate

Tom has been an inmate of a high-security prison for the past three years. - Tom son üç yıldır yüksek güvenlikli cezaevinin bir tutuklusudur.

Inmates were forced to sleep in one cell, often sideways. - Tutuklular bir hücrede uyumaya zorlandı, sık sık yan yana.

tutuklu
arrested
tutuklu
arrestee
tutuklu
apprehended
tutuklu
(Politika, Siyaset) hostage
tutuklu
con

The judge concluded that the prisoner was innocent. - Hakim tutuklunun suçsuz olduğuna karar verdi.

tutuklu
(someone) who is under arrest
tutuklu
under arrest

You're all under arrest. - Hepiniz tutuklusunuz.

Mr. Roberto? You're under arrest. - Bay Roberto musunuz? Tutuklusunuz.

tutuklu
imprisoned
tutuklu
arrested, imprisoned, under arrest; >detainee, prisoner
tutuklu
prisoner on remand
Türkisch - Türkisch

Definition von tutuklular im Türkisch Türkisch wörterbuch

TUTUKLU
(Hukuk) Tutuklanarak tutukevine konulan kimse
TUTUKLU
Kanun yoluyla hürriyetlerinden alıkonularak bir yere kapatılan (kimse), mevkuf: "Girip çıkan resmîler, siviller, elleri bağlı ya da çözük tutuklular..."- Ç. Altan
Tutuklu
tutuk
tutuklu
Kanun yoluyla hürriyetlerinden alıkonularak bir yere kapatılan kimse, mevkuf
tutuklular
Favoriten