You are not consistent.
- Sen tutarlı değilsin.
He said, that the slavic mythology wasn't such a consistent system like greek or roman mythology.
- O, Slav mitolojisinde Yunan veya Roma mitolojilerindeki gibi böyle tutarlı bir düzen olmadığını söyledi.
The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.
- Bu tartışma titiz ve tutarlı ama sonuçta inandırıcı.
The two sentences are both coherent.
- Her iki cümle de tutarlı.
In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
- Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.