Orkestra akort etme sırasında kulak tırmalayan sesler yapar.
- The orchestra makes discordant noises when tuning up.
Orkestra akort ediyor.
- The orchestra's tuning up.
Orkestra akort etme sırasında kulak tırmalayan sesler yapar.
- The orchestra makes discordant noises when tuning up.
O ezgiyi kuyruklu piyanosunda çaldı.
- She played that tune on her grand piano.
Bu ezgiyi piyanoda çalabilir.
- She can play this tune on the piano.
Tom, Fransa'da bir Çin lokantasında İngiliz borusu ile İspanyol halk melodisi çaldı.
- Tom played a Spanish folk tune on his English horn at a Chinese restaurant in France.
Tom nehir boyunca yürürken bir melodiyi ıslıkla çaldı.
- Tom whistled a tune as he walked along the river.
Tom gitarını ayarladı.
- Tom tuned his guitar.
Sanırım onun bir ayara ihtiyacı var.
- I think it needs a tune-up.
He talks such garbage that I just tune him out.
Ahenksiz şarkı söylesen bile, bize katıl.
- Even if you sing out of tune, join us.
Tom bir piyano ayarlayıcı.
- Tom is a piano tuner.
O, klarnetini ayarlattı.
- He had his clarinet tuned.
Tom'un evinin içindeki piyano uyumsuz.
- The piano in Tom's house is out of tune.
O uyumsuz şarkı söylüyor.
- She sings out of tune.
Tom Mary'nin gitarını onun için akort etti.
- Tom tuned Mary's guitar for her.
Bu piyano muhtemelen yıllardır akort edilmemiş.
- This piano has probably not been tuned for years.
Ahenksiz şarkı söylesen bile, bize katıl.
- Even if you sing out of tune, join us.
Your engine needs a good tune.
Your engine is now in tune.
... MR. ROMNEY: Thank you, Jim and Mr. President. And thank you for tuning in this evening. ...