You are looking at me strangely.
- Bana tuhaf tuhaf bakıyorsun.
A strange marine creature was found recently.
- Son zamanlarda tuhaf bir deniz yaratığı bulundu.
It is strange that he should be put up at such a cheap hotel.
- Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf.
He had an odd look on his face.
- Onun yüzünde tuhaf bir görünüm vardı.
Odd, isn't it? We should have already arrived.
- Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.
Something bizarre happened to me last week.
- Geçen hafta bana tuhaf bir şey oldu.
My name sounds bizarre.
- Benim adım tuhaf görünüyor.
Tom had a weird dream last night.
- Tom dün gece tuhaf bir rüya gördü.
It's weird that the mailman hasn't come yet.
- Postacının henüz gelmemesi tuhaf.
You're a peculiar girl, Mary.
- Sen tuhaf bir kızsın, Mary.
You're a peculiar girl.
- Sen tuhaf bir kızsın.
I heard a funny noise.
- Ben tuhaf bir gürültü duydum.
I've got a funny feeling about that guy.
- O adamla ilgili tuhaf bir duyguya sahibim.
Her unusual behavior caused our suspicions.
- Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
- Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
They're strangely close for two guys, don't you think?
- Onlar iki adam için tuhaf biçimde yakınlar, öyle düşünmüyor musun?
Tom has been acting strangely lately.
- Tom son günlerde tuhaf şekilde davranıyor.
You are looking at me oddly.
- Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.
Tom is behaving oddly.
- Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
I'm fed up with Tom's silly antics.
- Tom'un aptalca tuhaflıklarından bıktım.
But there was one curious circumstance.
- Fakat tuhaf bir durum vardı.
Tom looked very cranky in the photo.
- Tom fotoğrafa çok tuhaf baktı.
Tom sounded a little cranky this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra biraz tuhaf görünüyordu.
Strange rumors are going around.
- Tuhaf söylentiler dolaşıyor.
Tom is behaving oddly.
- Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
You are looking at me oddly.
- Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.