You are looking at me strangely.
- Bana tuhaf tuhaf bakıyorsun.
As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead.
- Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.
It is strange that he should be put up at such a cheap hotel.
- Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf.
He had an odd look on his face.
- Onun yüzünde tuhaf bir görünüm vardı.
Odd, isn't it? We should have already arrived.
- Tuhaf değil mi? Biz çoktan varmış olmalıydık.
This is one of the most bizarre things I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en tuhaf şeylerden biridir.
My name sounds bizarre.
- Benim adım tuhaf görünüyor.
It's weird that the mailman hasn't come yet.
- Postacının henüz gelmemesi tuhaf.
Tom had a weird dream last night.
- Tom dün gece tuhaf bir rüya gördü.
You're a peculiar girl.
- Sen tuhaf bir kızsın.
The surface of the peculiar object is fairly rough.
- Tuhaf nesnenin yüzeyi oldukça pürüzlüdür.
Tom had a funny look on his face.
- Tom'un yüzünde tuhaf bir ifade vardı.
This room smells funny.
- Bu oda tuhaf kokuyor.
You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
- Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
Her unusual behavior caused our suspicions.
- Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
She has started acting strangely.
- O tuhaf biçimde davranmaya başladı.
Jim acted very strangely all day.
- Jim, tüm gün çok tuhaf davrandı.
You are looking at me oddly.
- Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.
Tom is behaving oddly.
- Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.
I'm fed up with Tom's silly antics.
- Tom'un aptalca tuhaflıklarından bıktım.
But there was one curious circumstance.
- Fakat tuhaf bir durum vardı.
Tom sounded a little cranky this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra biraz tuhaf görünüyordu.
Tom looked very cranky in the photo.
- Tom fotoğrafa çok tuhaf baktı.
Strange rumors are going around.
- Tuhaf söylentiler dolaşıyor.
You are looking at me oddly.
- Bana tuhaf bir şekilde bakıyorsun.
Tom is behaving oddly.
- Tom tuhaf bir şekilde davranıyor.