Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
- The rich have troubles as well as the poor.
Yeni hükümetin malî sorunları var.
- The new government has financial troubles.
Başı dertte iken benden yardım istedi.
- She asked me for help when she was in trouble.
O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
- She was always willing to help people in trouble.
Lezzetli yemeklerinizi hazırlama zahmetine girdiğiniz için teşekkür ederim.
- Thank you for taking the trouble to prepare your delicious meals.
O, arkadaşını havaalanında karşılama zahmetine katlandı.
- She took the trouble to meet her friend at the airport.
Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor.
- Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues.
İşle ilgili biraz sorunum var.
- I had some trouble with the work.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
- We'll have troubles for sure.
Bakar bakmaz bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım.
- I could tell at a glance that she was in trouble.
Sana zorluk çıkarmak istemiyorum.
- I don't want to trouble you.
Jenny Japonca çalıştığından Japonya'da zorluk çekmedi.
- Having studied Japanese, Jenny had no trouble in Japan.