Powders of aluminium, magnesium, silicon, etc. explode.
- Alüminyum, magnezyum, silisyum vb. tozları patlayıcıdır.
In order to make this cake you need baking powder and unsalted butter.
- Bu keki yapmak için kabartma tozu ve tuzsuz tereyağına ihtiyacın var.
The horses make dust as they run.
- Atlar, koşarken toz yapar.
We need to sweep up the dust.
- Tozu süpürmemiz gerekir.
Do you have any powdered milk?
- Hiç süt tozun var mı?
Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else.
- Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.
A sentence is like a flower; its meaning is pollen. A translator is like a bee; translation is just pollination between different plants – it carries life...
- Cümle çiçek gibidir; onun anlamı polendir. Çevirmen arı gibidir; çeviri, sadece farklı bitkiler arasındaki tozlaşmadır - o, hayatı taşır ...
Tom found a dusty box full of photos in his grandfather's attic.
- Tom büyükbabasının tavanarasında fotoğraflarla dolu tozlu bir kutu buldu.
I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.