Onlar batı ülkeleriyle iletişim kurdular.
- They communicated with the Western countries.
Batı ülkeleri konuyla ilgili tutumundan dolayı Japonya'ya atlıyor.
- Western countries are jumping on Japan for its stance on the issue.
Yol batıya doğru hafifçe kıvrılır.
- The road curves gently towards the west.
Çok sayıda aile sınırda yeni bir hayat kurmak için batıya gitti.
- Many families went west to make a new life on the frontier.
Fransa, Batı Avrupa'dadır.
- France is in western Europe.
Batılı ülkeler doları güçlendirmek için baş başa verip düşünüyorlar.
- Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar.
Güneş batıdan doğsada, o kararından vazgeçmez.
- Were the sun to rise in the west, she would not change her resolution.
Kuzeyde İskoçya, güneyde İngiltere, batıda Galler ve daha batıda da Kuzey İrlanda var.
- In the north, there's Scotland; in the south, England; in the west, Wales; and further west, Northern Ireland.
Batıdaki erkekler genellikle viski içer.
- Generally men in Westerns drink whisky.
Onun ordusu, Mississippi Nehri'nin batısındaydı.
- His army was west of the Mississippi River.
Şehrin on mil batısında bir taş ocağı var.
- There's a rock quarry ten miles west of town.
O, yolculuğuna batıya doğru başladı.
- He began his trip to the West.
Uçak, batıya doğru uçtu.
- The plane flew toward the west.