Ne acıklı bir hikaye!
- What a touching story!
Dün gece sinemada acıklı bir film izledik.
- Last night, we saw a touching film at the movies.
Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.
- When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.
Bu yılan dokunmak için güvenli midir?
- Is this snake safe to touch?
Sahne oldukça dokunaklıydı.
- The scene was quite touching.
Bir sonraki ayet bile daha dokunaklı.
- The next verse is even more touching.
Yaşlı Alman posta taşıyıcı hediye işaretli pakete dokunmak istemedi.
- The old German mail carrier did not want to touch the package marked gift.
O, onun mümkün olan en kısa sürede onunla iletişim kurmasını istiyor.
- She'd like him to get in touch with her as soon as possible.
Benimle iletişimi koparmayın.
- Keep in touch with me.
Benim soğuk bir dokunuşum var. Bu çok kötü.
- I've a touch of a cold. That's too bad.
Kız kardeşiyle temasa geçmeye çalışıyorum.
- I'm trying to get in touch with her sister.
Tom'la temas kurmaya çalışacağım.
- I'll try to get in touch with Tom.
Bu bir dokunmatik ekran, onun üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarını kullanabilirsin.
- This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it.
Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.
- Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
Otomatik kapıların kesin bir avantajı, insanlar kapı kollarına dokunarak bulaşıcı hastalıklarını yayamayacaklarıdır.
- A definite advantage of automatic doors is that people can't spread their contagious diseases by touching door handles.
Büyük bina gökyüzüne dokunacak gibi görünüyordu.
- The huge building seemed to touch the sky.
Liköre dokunan dudaklar benimkine dokunmayacaklar.
- Lips that touch liquor shall not touch mine.
Bu eve kadın eli değmesi lazım.
- This house needs a feminine touch.
Onunla bağlantı kurmak istiyorum.
- I want to get in touch with her.
Onunla henüz bağlantı kuramıyorum.
- I can't get in touch with him yet.
Dairemin onarılmaya ihtiyacı var.
- My apartment needs touching up.
Bana dokunan insanlardan hoşlanmam.
- I don't like people touching me.
Yemeğime dokunan insanları sevmiyorum.
- I don't like people touching my food.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.
- Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.
- He confessed in court that he was in touch with racist groups.
Bu konuyla ilgili seninle tekrar temasa geçeceğim.
- I will get in touch with you again about this matter.
Liköre dokunan dudaklar benimkine dokunmayacaklar.
- Lips that touch liquor shall not touch mine.
Lütfen eşyalara dokunmayın.
- Please do not touch the merchandise.
Tom tabloya birkaç son rötuşları ekledi.
- Tom added a few finishing touches to the painting.
Birkaç son rötuş eklerim.
- I add a few finishing touches.
Eşyama dokunmanı istemiyorum.
- I don't want you touching my stuff.
Onun sana dokunmasını sevmiyorum.
- I don't like her touching you.
Her parents had caught her touching herself when she was fifteen.
He performed one of Ravel's piano concertos with a wonderfully light and playful touch.
Clever touches like this are what make her such a brilliant writer.
With the lights out, she had to rely on touch to find her desk.
He promised to keep in touch while he was away.
Move it left just a touch and it will be perfect.
Suddenly, in the crowd, I felt a touch at my shoulder.
There was his mistress, Maria Morano. I don't think I've ever seen anything to touch her, and when you work for the screen you're apt to have a pretty exacting standard of female beauty.
a touching story.