He was a descendant of Julius Caesar.
- O, Julius Caesar'ın torunu.
We want to leave our descendants a clean and green earth.
- Torunlarımıza temiz ve yeşil bir dünya bırakmak istiyoruz.
Kublai Khan is the grandson of Genghis Khan.
- Kubilay Han Cengiz Han'ın torunudur.
The old man is always accompanied by his grandson.
- Yaşlı adama her zaman torunu eşlik eder.
She searched for her granddaughter who had been taken away.
- O kaçırılan torununu aradı.
She has an equal number of grandsons and granddaughters.
- Onun eşit sayıda erkek ve kız torunları var.
He sat surrounded by his grandchildren.
- Torunları tarafından çevrilmiş şekilde oturdu.
My parents really love their grandchildren.
- Ebeveynlerim torunlarını gerçekten seviyor.
My parents really love their grandchildren.
- Ebeveynlerim torunlarını gerçekten seviyor.
He sat surrounded by his grandchildren.
- Torunları tarafından çevrilmiş şekilde oturdu.
She has an equal number of grandsons and granddaughters.
- Onun eşit sayıda erkek ve kız torunları var.
That old woman smiled at her granddaughter.
- O yaşlı kadın kız torununa gülümsedi.
He sat surrounded by his grandchildren.
- Torunları tarafından çevrilmiş şekilde oturdu.
Tom can't refuse his grandchildren anything.
- Tom torunlarından herhangi bir şey reddedemez.