Biz pek çok konuşmadık.
- We didn't talk very much.
Sen daha önce bana bu hikayeyi defalarca anlattın.
- You've told me this story before tons of times.
Tom Fransızcayı çok fazla konuşmaz.
- Tom can't speak very much French.
Hanako keki çok fazla seviyor.
- Hanako likes cake very much.
Tom bir sürü sorun içinde.
- Tom is in a ton of trouble.
Yapacak bir sürü işim var.
- I have a ton of things to do.
I have tons of pens, but none of them work.
I’ve got a ton of work to do.
Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.
- Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.
His tone was very annoyed.
- Onun tonu çok kızgındı.
Tons of waste are produced every day in the country.
- Ülkede her gün tonlarca çöp üretilir.
The crane can lift twenty tons of concrete.
- Vinç yirmi ton beton kaldırabilir.
Green tints prevail in the upholstery.
- Döşemede yeşil tonlar hakimdi.
There are many shades of gray.
- Grinin birçok tonları var.
That's a really weird shade of red for a car.
- Bu bir araba için gerçekten kırmızının garip bir tonu.
... collected tons of questions. ...
... And there's tons of research looking at relationships and ...