Yeni metro 20 dakika içinde okula gitmemi sağlamaktadır.
- The new subway enables me to get to school in 20 minutes.
Benim yeni arabam her zaman herhangi bir yere gitmeme olanak sağlamaktadır.
- My new car enables me to go anywhere, anytime.
Sıkıcı bir konser sırasında, kahve benim uyanık kalmamı sağladı.
- The coffee enabled me to stay awake during the dull concert.
Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.
- This bird's large wings enable it to fly very fast.