Sayfanın üst kısmındaki resme bak.
- Look at the picture at the top of the page.
O, tepenin üst kısmında yaşıyor.
- He lives at the top of the hill.
Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
- Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
- I succeeded in reaching the top of the mountain.
Şirketin tepesine gelmek için, onun sıkı çalıştığını herkes biliyor.
- Everyone knows that he worked hard to get to the top of the company.
Sonunda, onlar dağın tepesine ulaştı.
- At last, they reached the top of the mountain.
Lütfen bu kitabı en üste koyun.
- Please put this book on the very top.
En üst katta bir restoran var.
- There is a restaurant on the top floor.
O en yüksek hızda sürüyor.
- He is driving at top speed.
Aziz Benedict ilk manastırı Monte Cassino'nun tepesinde kurdu.
- St. Benedict established his first monastery on top of Monte Cassino.
Bu şarkı benim ilk onumda on bir numara.
- This song is number eleven in my top ten.
Her sabah dünyanın zirvesinde görünüyorsun.
- You look on top of the world every morning.
Tom, kendi sınıfında zirveye yakın mezun oldu.
- Tom graduated near the top of his class.
Her top is a blue baggy.
Tom en iyi bir özel okula gidiyor.
- Tom goes to a top private school.
Bu site en iyiler listesinde. Eğer onu ilginç bulursan, lütfen tıkla!
- This site is in a toplist. If you found it interesting, please click!
His kite got caught at the top of the tree.
The Jabulani is the official match ball of the 2010 FIFA World Cup.
- Jabulani, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın resmi maç topudur.
Tom crushed the sheet of paper up into a ball and threw it across the room.
- Tom kağıdı bir top gibi kırıştırdı ve odanın içinde fırlattı.
The roar of their own cannons was extremely loud.
- Kendi toplarının gürlemesi son derece gürültülüydü.
This church was destroyed by cannon fire.
- Bu kilise top ateşiyle yıkılmıştı.
He was in charge of the fundraising efforts.
- O, bağış toplama çabalarından sorumluydu.
Tom twisted the knob and opened the door.
- Tom topuzu çevirdi ve kapıyı açtı.
Tom turned the knob and pushed the door open.
- Tom topuzu çevirdi ve açmak için kapıyı itti.
The first human cannonball was a 14-year-old girl called Zazel.
- İlk insan top güllesi Zazel adlı 14 yaşında bir kızdı.
The ball rolled on the ground towards me.
- Top yerde bana doğru yuvarlandı.
The ball rolled across the road.
- Top, yolun karşısına yuvarlandı.
Mary did her hair in a bun.
- Mary saçını topuz yaptı.
We saw a bunch of birds.
- Bir kuş topluluğu gördük.
I've been hearing gunfire in the distance.
- Ben uzaktan top ateşi duyuyorum.
Tom held the hostages at gunpoint while Mary gathered the cash.
- Tom, Mary parayı toplarken rehineleri silahla tuttu.
... We've got to have top-flight principals and leadership inside ...
... I'm not saying some of the top ones, they have got it right. ...