Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
- Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.
- A warm, sunny day is ideal for a picnic.
Her pazar tenis oynardı.
- She used to play tennis every Sunday.
Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
- In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.
Dün cumartesi değil, pazardı.
- Yesterday was Sunday, not Saturday.
Her pazar kiliseye giderim.
- I go to church every Sunday.
Kaldırımda bir şemsiye vardı.
- There was a sunshade over the sidewalk.
Bankalar güneşli bir günde sana bir şemsiye vermeye çalışırlar ama yağmurlu bir günde sırtlarını dönerler.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
Güneşlenmek istiyordum.
- I wanted to sunbathe.
Tom iskelede uzanmış güneşleniyordu.
- Tom was lying on the pier getting a suntan.
Güneşlenmek istiyordum.
- I wanted to sunbathe.
Güneş enerjisinden bahsedelim.
- Let's talk about solar energy.
Neptün, güneş sisteminin sekizinci gezegenidir.
- Neptune is the eighth planet of the solar system.
Ne güzel bir gündoğumu o!
- What a beautiful sunrise it is!
Gündoğumunu görmek için erken kalktı.
- She got up early in order to see the sunrise.
Tom yıllarca şarkı söylemedi.
- Tom hasn't sung in years.
Tom ve Mary yılın ilk güneşinin doğuşunu görmek için erken uyandı.
- Tom and Mary woke up early to see the first sunrise of the year.
Önümüzdeki sene doğum günüm Pazara denk gelecek.
- Next year my birthday will fall on Sunday.
Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
- You don't go to school on Sunday, do you?
Ne güzel bir günbatımı!
- What a beautiful sunset!
A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
- Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
Tom sat on the porch, reading the evening paper.
- Tom akşam gazetesini okurken sundurmada oturdu.
Tom sat on the porch and read the paper.
- Tom sundurmada oturdu ve gazete okudu.
I submitted the application myself.
- Başvurumu kendim sundum.
He decided to submit his resignation.
- İstifasını sunma kararı aldı.
The Royal Shakespeare Company is presenting The Merchant of Venice next week.
- Kraliyet Shakespeare Şirketi önümüzdeki hafta Venedik Tüccarını sunuyor.
I'll be presenting a paper at a conference.
- Konferansta bir rapor sunuyor olacağım.
The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
Tom took the early retirement package the company offered.
- Tom şirketin sunduğu erken emeklilik paketini aldı.
I offer you my hearty congratulations.
- Size içten tebriklerimi sunarım.
... sun's shining, Gabe had a great party ...
... And as the sun sets behind the earth, the ...