Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
- Please come home as quickly as possible.
Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
- I'll finish it as quickly as I can.
Hızlı bir kahvaltı yaptım.
- I had a quick breakfast.
Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.
- This survey is too long to finish quickly.
Onlar hızla evlerini terk ettiler.
- They left their house quickly.
O hızla hareket etti ve yangını söndürdü.
- He acted quickly and put out the fire.
Zaman çabucak geçiyor.
- Time passes by quickly.
Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
- Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
Uçmak seyahat etmek için en hızlı yoldur.
- Flying is the quickest way to travel.
En hızlı rotayı aldık.
- We took the quickest route.
Tom kıvrak zekalı, değil mi?
- Tom is quick-witted, isn't he?
O kıvrak zekalı bir adam.
- He is a quick-witted man.
Endişeli ev hanımı telefonun zilini duydu ve hemen ahizeyi kaldırdı.
- The worried housewife heard the telephone ring and quickly picked up the receiver.
Çoğu insan hızla yer ve yiyecek hemen yok olur.
- Most folks ate very quickly and the food soon disappeared.
Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
- Dan fixed a quick meal for Linda.
Çabucak hazırlanmalısın.
- You must get ready quickly.
Blood dripped from every finger-end, while the nails were broken to the quick.
The powerlessness of the strong man touched my heart to the quick.
My father is old but he still has a quick wit.
That was a quick meal.
He's a quick runner.
Is black with grief eternal for thy sake.
Come here, quick!.
She was quick with child.
You have to be very quick to be able to compete in ad-lib theatrics.
... ERIC SCHMIDT: Got to give quick answers. ...
... The second quick remark in this category is about law. ...