Tom biraz iş yapmak zorundaydı.
- Tom had to do some work.
Mayuko zor iş yapmaktan kaçındı.
- Mayuko avoided doing hard work.
Bugün çalışmak zorunda değilsin.
- You don't have to work today.
Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.
- If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to work in Paris I need to brush up my French.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to work in Paris, I have to brush up on my French.
Darwin'in yapıtı her şeyi değiştirir.
- Darwin's work changes everything.
Şimdiye kadar Shakespeare'in üç tane yapıtını okudum.
- I have read three of Shakspeare's works so far.
Onlar gitmeden önce onlara hoşça kal demeye git.
- Go say goodbye to them before they leave.
Tom romanı onlara önerdi.
- Tom recommended the novel to them.
Bana göre bir anlamı yok.
- It doesn't make sense to me.
O bana göre iki yıl kıdemli.
- She is senior to me by two years.
Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
- Allow me to introduce Mayuko to you.
Bu kitap sana epey faydalı olabilir.
- This book may well be useful to you.
Avukat yeni yasayı bize açıkladı.
- The lawyer explained the new law to us.
Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- We demanded that he explain to us why he was late.
Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun
- You live next to somebody I work with.
Çek birine para ödeme yöntemidir.
- A check is a method of paying money to somebody.
Bunu başka birine söyle.
- Tell it to somebody else.
Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
- Tom sat down next to someone he didn't know.
Ne yapılacağı size kalmış.
- What to do is up to you.
Üzgünüm size yazmam uzun sürdü.
- Sorry it took me so long to write to you.
Genellikle işten ne zaman ayrılırsın?
- What time do you usually get off your work?
Dün gece fazla uyuyamadım bu yüzden bütün gün işte uyukluyordum.
- I didn't get much sleep last night so I was nodding off all day at work.
Sabah ereksiyonu olmayan birine ödünç para verme.
- Don't lend money to someone who can't have a morning erection.
Bunu istemiyorsan onu başka birine vereceğim.
- If you don't want this, I'll give it to someone else.
Bunun için görünenden daha fazlası varsa, umarım bana söylersin.
- If there's more to this than meets the eye, I hope you'll tell me.
Bunun için anahtarınız var mı?
- Do you have the key to this?
O çalışırken bir kaza yaptı.
- While working, she had an accident.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- While working, he had an accident.
Ona beş dolar ödedim.
- I paid five dollars to him.
Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
- You may as well say it to him in advance.
Sonunda buna alışacağımdan oldukça eminim.
- I'm pretty sure I'll get used to this eventually.
Buna alışabildiğimi düşünüyorum.
- I think I could get used to this.
İşyerindeki kültürü nasıl tanımlardın?
- How would you describe the culture of your workplace?
Tom işini seven mutlu bir adam ve işyeri hakkında iyi hissediyor.
- Tom is a happy guy who likes his job and feels good about his workplace.