Yoko bizi şaşırtan bir zarafetle dans etti.
- Yoko danced with a grace that surprised us.
Isadora Duncan öyle zarafetle dans etti ki Avrupa'da dans etmek için davet edildi.
- Isadora Duncan danced with such grace that she was invited to dance in Europe.
O yemeden önce lütuf dedi.
- He said grace before eating.
Zarafeti olmayan güzellik kokusu olmayan bir gül gibidir.
- Beauty without grace is like a rose without a scent.
Onun bile özür dileme zerafeti yok.
- He did not even have the grace to apologize.
O, hepimizi şaşırtan bir zerafetle dans etti.
- She danced with a grace that surprised us all.