O soruyu yanıtlamak istemiyorum.
- I don't want to answer that question.
Onun mektubunu yanıtlamak zorundayım.
- I have to answer his letter.
Çabucak cevap vermek zorunda değilsin.
- You don't have to answer quickly.
Tom Mary'nin cevap vermek istemediği birkaç soru sordu.
- Tom asked a few questions that Mary didn't want to answer.
Onun cevabı tatmin edici olmaktan uzaktı.
- His answer was far from satisfactory.
Cevabınız tatmin edici olmaktan uzaktır.
- Your answer is far from satisfactory.
Aşağıdaki soruları İngilizce olarak yanıtlayın.
- Answer the following questions in English.
Ben mektupların hiçbirini yanıtlamadım.
- I answered neither of the letters.
Aşağıdaki soruları İngilizce olarak yanıtlayın.
- Answer the following questions in English.
Soruyu kolaylıkla yanıtlaması bizi şaşırttı.
- The ease with which he answered the question surprised us.
Ona karşılık vermeyecek kadar akıllıdır.
- She knows better than to answer back to him.
Ben onun sahtekarlığına karşılık veremem.
- I can't answer for his dishonesty.
Theobald spoke as if watches had half-a-dozen purposes besides time-keeping, but he could hardly open his mouth without using one or other of his tags, and answering every purpose was one of them.