to straiten; to distress; as, to be pressed with want or hunger

listen to the pronunciation of to straiten; to distress; as, to be pressed with want or hunger
Englisch - Türkisch

Definition von to straiten; to distress; as, to be pressed with want or hunger im Englisch Türkisch wörterbuch

press
bastırmak
press
sıkıp suyunu çıkarmak
press
yazılı basın
press
basın yayın
press
(Otomotiv) kalıp
press
çabuklaştırmak
press
{f} bas

Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor. - The press is interested in his private life.

Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır. - Several politicians exerted strong pressure on the committee.

press
makine

Makineyi çalıştırmak için bu butona basın. - Press this button to start the machine.

press
bası

Kan basıncı sabitlenemez. - The blood pressure can't be determined.

Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor. - The press is interested in his private life.

press
toplanmak
press
basım
press
{i} basın

Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor. - The press is interested in his private life.

Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır. - The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.

press
bahriye hizmetine zorlamak
press
{i} basın, medya
press
{f} bastır

Kalabalık kapıya doğru bastırdı. - The crowd pressed toward the gate.

Tom kulağını kapıya bastırdı, bitişik odada neler olduğunu duymaya çalıştı. - Tom had his ear pressed to the door, trying to hear what was going on in the next room.

press
press baskı yap/bastır
press
{i} sıkacak
press
{i} matbaa makinesi
press
{i} zorla askere alma
Englisch - Englisch
press