İngilizler becerikli bir millettirler.
- The English are a practical people.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
Amerikalılar demokratik bir ulustur.
- The Americans are a democratic people.
Yahudiler Tanrı tarafından seçilmiş bir ulustur.
- Jews are a people chosen by God.
Seyahat, insanları bilgili yapar.
- Traveling makes people knowledgeable.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Dünyada birçok insan açtır.
- Many people in the world are hungry.
Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.
- Some people in the world suffer from hunger.
Kalabalık bir insan grubu toplandı.
- A large crowd of people gathered.
Caddede bir kalabalık var.
- There is a crowd of people on the street.
Tom piyanosunu taşımak için ona yardım edecek bazı kişiler arıyordu.
- Tom was looking for some people to help him move his piano.
Tom ünlü kişilerin taklitlerini yapar.
- Tom does impersonations of famous people.
Hiç kimse tam olarak kaç kişinin kendilerini hippi kabul ettiklerini bilmez.
- No one knows exactly how many people considered themselves hippies.
Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
- We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
Sadece birkaç kişi beni anladı.
- Only a few people understood me.
Konserde çok fazla kişi vardı.
- There were too many people at the concert.
He would not be alone, who all things can; / But peopled Heav'n with Angels, Earth with Man.