Haberleri açmak istemiyorum.
- I don't want to turn on the news.
Tom topuzu çevirdi ve açmak için kapıyı itti.
- Tom turned the knob and pushed the door open.
Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.
- The leaves of the trees turn yellow in fall.
Sana sağa dönmeni emrediyorum
- I order you to turn right.
O, aşkını heyecanlandırdı.
- She turned on her lover.
O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.
- He turns me on when he wears those clothes.
Geri dönmek için çok geç.
- It's too late to turn back.
Geri dönmek zorundayız.
- We have to turn back.
Direksiyonu döndürmek arabayı döndürür.
- Turning the steering wheel makes the car turn.
Odayı temizleme sırası benimdi.
- It was my turn to clean the room.
Sonunda onun sırasıydı.
- It was her turn at last.
Modern bilim birçok olanaksızlıkları olanaklı hale dönüştürmüştür.
- Modern science has turned many impossibilities into possibilities.
Saçları beyaza dönüştü.
- His hair has turned white.