Ne çeşit bir evin var?
- What sort of house do you have?
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
O, ne tür bir oyundur?
- What sort of play is it?
Hafta sonlarında ne tür şeyler yaparsınız?
- What sort of things do you do on weekends?
O, bilinen bir insan tipi.
- He is a common sort of man.
Bu tip yerlere ne tip insanlar takılırlar?
- What sort of people hang out at a place like this?
Postacı her sabah postaları sınıflandırır.
- The postmen sort the mail each morning.
O, evrakları sınıflandırmayı bitirdi.
- He finished sorting the papers.
Onun kağıtlarını ayıklamak için birkaç gün harcadım.
- I spent several days sorting through her papers.
Bütün bagajımızı tasnif etmek uzun bir süre aldı.
- It took quite a while to sort out all our luggage.
Tom, birkaç şeyi tasnif etmesi gerektiğini söyledi.
- Tom said he needed to sort a few things out.
Biz öğrencilerin isimlerini alfabetik olarak sıralamalıyız.
- We ought to sort the students' names alphabetically.
Bütün bagajımızı tasnif etmek uzun bir süre aldı.
- It took quite a while to sort out all our luggage.
Hiç kimsenin o tür şey için zamanı yoktu.
- No one has time for that sort of thing.
Biz öğrencilerin isimlerini alfabetik olarak sıralamalıyız.
- We ought to sort the students' names alphabetically.
O, dosyaları alfabetik olarak sıraladı.
- She sorted the files in alphabetical order.
Sana oldukça aşık oldum.
- I sort of had a crush on you.
Tom her çeşit şeyi oldukça iyi yapabilir.
- Tom can do all sorts of things quite well.
I had a sort of my cupboard.
... so we've tried. We've looked for a gravitational force of some sort that acts not over stars ...
... a relationship with the elders." Can you talk a little bit about this sort of nonmilitary ...