O, kapıyı açar açmaz yanan bir şeyin kokusunu aldı.
- The instant he opened the door, he smelt something burning.
Sami'nin köpeği bir şeyi kokluyor.
- Sami's dog smelt something.
Tom çiçeği koklamak için eğildi.
- Tom leaned down to smell the flower.
Tanzanya'da yiyecek koklamak, kibar olmayan hatta çok görgüsüzce bir davranıştır.
- It is impolite, or even gross, to smell food in Tanzania.