Onun söylemek istediği sadece reddedeceği anlamına geliyor.
- What she wants to say just adds up to a refusal.
Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.
- Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting.
Onun ne demek istediğini anlayamadım.
- I couldn't make out what he wanted to say.
Onu söyledim, ama onu demek istemedim.
- I did say that, but I didn't mean it.
Hiçbir şey söylemezsen, bunu tekrarlamak için çağrılmayacaksın.
- If you don't say anything, you won't be called on to repeat it.
Ben onun hakkında size bildirmek istedim ama Tom bir şey söylemememi söyledi.
- I wanted to let you know about that, but Tom told me not to say anything.
Tom, raporu okumak için henüz zamanı olmadığını söylüyor.
- Tom says that he hasn't yet had time to read the report.
Tom Fransızca okumak istediğini söylüyor.
- Tom says he wants to study French.
Bir şeyler söylemek ister misin?
- Would you like to say something?
Bir şey söylemek ister misin?
- Do you want to say anything?
Onun hakkında söyleyecek daha fazla sözüm yok.
- I have nothing more to say about him.
Baylar, karşılamada birkaç söz söylemem için bana izin verin.
- Gentlemen, allow me to say a few words in greeting.
Onu başka bir şekilde söyle.
- Say it in another way.
Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
- Please say it in English.
Maalesef, Fadil'in bu konuda son sözü yok.
- Unfortunately, Fadil doesn't have a final say on this.
Son sözümü söylemedim!
- I didn't say my last word!
Please say your name slowly and clearly.
Above all, however, we would like to think that there is more to be decided, after the engines and after the humans have had their says.
He said he would be here tomorrow.
It’s said that fifteen wagon loads of ready-made clothes for the Virginia troops came to, and stay in, town to-night.
The sign says it’s 50 kilometres to Paris.
Say, what did you think about the movie?.
I've followed Selina down the strip, when we're shopping, say, and she strolls on ahead, wearing sawn-off jeans and a wash-withered T-shirt.
All in a kirtle of discolourd say / He clothed was .
Tom and Mary say they saw nothing.
- Tom and Mary say they didn't see anything.
Tom says he saw Mary.
- Tom says he saw Mary.
In the Tokyo stock market, stocks of about 450 companies are traded over the counter.
- Tokyo borsasında, aşağı yukarı 450 şirketin hisse senetleri sayaç üzerinde işlem gördü.
At last, they began to count down cautiously.
- Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
I think Tom's days are numbered.
- Sanırım Tom'un günleri sayılı.
His days as a politician are numbered.
- Bir siyasetçi olarak onun günleri sayılı.
I'm counting how many people there are.
- Orada kaç kişi olduğunu sayıyorum.
I'm counting the number of people.
- Ben insanların sayısını sayıyorum.
You know Americans are jealous of the British accent that they deem more prestigious.
- Amerikalıların daha prestijli saydıkları İngiliz aksanını kıskandıklarını bilirsiniz.
... up a wall screen, and say, "Mirror, mirror on the wall, who's available tonight?" The ...
... you and Victoria to see if she'll say ...