Chris'in kalbi o kadar boş ve hasarlı hissetti ki o tamir edilemedi.
- Chris' heart felt so empty and damaged that it couldn't be repaired.
Hasarlı bagaj için hiç tazminat aldın mı?
- Did you receive any compensation for the damaged luggage?
Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.
- I tried to repair his damaged prestige.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Bir Belçika mezarlığındaki korkunç helikopter kazası, kurtarıcılar şimdiden 500'den fazla ceset çıkardılar.
- Horrible helicopter accident in a Belgian cemetery, the rescuers have already salvaged more than 500 corpses.
Sami kariyerini kurtardı.
- Sami salvaged his career.
Belki ona yanlışlıkla hasar verdim.
- Maybe I accidentally damaged it.
Rock grubu otel odasına hasar verdi.
- The rock band damaged the hotel room.
Onlara zarar verildi.
- They've been damaged.
Kaza, arabasının ön tekerlerine zarar verdi.
- The accident damaged her car's front wheels.