Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
- It's a truly difficult problem to resolve.
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
Biz henüz bir şey çözümlemedik.
- We haven't resolved anything yet.
İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Onlar sorunlarını henüz çözemediler ama en azından onları ele alıyorlar.
- They haven't yet resolved their problems, but at least they're discussing them.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.
- I resolved to break up with her cleanly.
O, üniversiteye gitmeye karar verdi.
- She resolved on going to college.
I’ll have to resolve the equation with the new values.
I resolve to finish this work before I go home.
It took all my resolve to go through with it.
... and we will ever resolve on the leading security challenges of our time ...
... And he was driven to resolve it. ...