Odada 2 tane pencere var.
- The room has two windows.
Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
- There was nothing but an old chair in the room.
Hangi odada kalmak istersiniz?
- In which room would you like to stay?
Bir otel odası rezervasyonu yaptınız mı? Henüz değil, üzgünüm.
- Have you reserved a hotel room? Sorry, not yet.
Oturma odasında video oyunları oynarken annem bana onunla birlikte alışverişe gidip gitmeyeceğimi sordu.
- When I was playing video games in the living room, Mother asked me if I would go shopping with her.
Odadaki herkes ne meydana geldiğiyle ilgili sersemledi.
- Everyone in the room was stunned by what happened.
Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.
- When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.
Televizyon için yer açmalısın.
- You must make room for the television.
Arabanızda ayıracak yer var mı?
- Is there any room to spare in your car?
Bir pansiyonda yaşıyorum.
- I live in a rooming house.
Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
- Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
Neden bir odayı paylaşmıyoruz?
- Why don't we share a room?
Herkes için yeterli boş yer var.
- There's enough room for everybody.
O odada gerçekten oturmak istemiyorum.
- I really don't want to sit in that room.
Doctor Watson roomed with Sherlock Holmes at Baker Street.