Tom kötü bir şahıs değil.
- Tom isn't a bad person.
Hiçbir şey bir şahıs olmak kadar zor değil.
- Nothing is as difficult as becoming a person.
Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
- The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
- You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
O tür şeyi ne tip insan yapardı?
- What sort of person would do that kind of thing?
Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.
- Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down.
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Bir bireyin sevgisini kabul et.
- Accept a person's love.
Arabada bir kişilik yer vardı.
- There was room for one person in the car.
Kişiliksiz kadınlardan hoşlanmıyorum.
- I don't like women without personalities.
Tom sempatik bir adam.
- Tom is an agreeable person.
Donald Trump ünlü bir iş adamıdır.
- Donald Trump is a famous business person.
Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı.
- I asked many persons about the store, but no one had heard of it.
Kimse paranın çoğunu katkıda bulunan kişinin Tom olduğunu bilmiyordu.
- Nobody knew that Tom was the person who contributed most of the money.
Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
Sen kötü bir insansın.
- You are a mean person.
Bizzat git ve onunla görüş.
- Go and see him in person.
Onunla bizzat konuşmalısın.
- You must talk to her in person.