to repay

listen to the pronunciation of to repay
Englisch - Türkisch
geri ödemek

Sana geri ödemek için bir yol bulacağım. - I will find a way to repay you.

quite
epey

Hem Tom'un hem de Mary'nin epeyce arkadaşları var. - Tom and Mary both have quite a few friends.

Onun epeyce rekoru var. - He has quite a few records.

quite
elbette
quite
tam

Sizinle tamamen aynı fikirde değilim. - I do not quite agree with you.

Ayı tamamen uysal ve ısırmaz. - The bear is quite tame and doesn't bite.

quite
gayet

Tom sandalyeyi gayet rahat buldu. - Tom found the chair quite comfortable.

Ben gayet iyi hissediyorum. - I'm feeling quite well.

repay
geri öde

Sana nasıl geri ödeme yapabiliriz? - How can we ever repay you?

Keşke Tom'a geri ödeyebilmemin bir yolu olsa. - I wish there was some way I could repay Tom.

answer back
çemkirmek
quite
asude
repay
(Ticaret) ödemek (borcu)
answer back
terbiyesizce cevap vermek
answer back
tekrarla
quite
tam olarak

Onun nasıl olduğunu tam olarak bilmiyorum. - I don't quite know how it happened.

O tasarımcının adını tam olarak anlamadım. - I didn't quite catch the name of that designer.

quite
büsbütün

Bilgisayarlarla büsbütün evdedir. - He is quite at home with computers.

Büsbütün hayal kırıklığı, biz hayallerimizin yok olduğunu gördük. - Quite frustrated, we saw our dreams disappear.

quite
(ünl.) Aynen öyle.Doğru
quite
cüda
quite
hayli

Onlar bir hayli çok kitap satın aldılar. - They bought quite a few books.

Mademki Tom işsiz onun bir hayli boş zamanı var. - Now that Tom is unemployed, he has quite a bit of free time.

repay
öde

Keşke Tom'a geri ödeyebilmemin bir yolu olsa. - I wish there was some way I could repay Tom.

Borcumu ödemek zorundayım. - I must repay the debt.

repay
ödüllendirmek
repay
(pul) geri vermek
answer back
kaba tavırla karşılık vermek; cevabı yapıştırmak
answer back
cevabı yapıştırmak
answer back
karşılık vermek
answer back
küstahça cevap vermek
answer back
(deyim) answer (someone) back terbiyesizce veya kustahca karsilik vermek
quite
(zarf) tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, oldukça, epey, bayağı, su katılmadık, pek, gerçekten, büsbütün, elbette
repay
{f} ödemek

Yakın gelecekte senin iyiliğini ödemek istiyorum. - I would like to repay your kindness in the near future.

Bu ödemek istediğim bir borç. - That's a debt I want to repay.

repay
{f} altında kalmamak
repay
karşılığı yapılır
repay
{f} karşılığını vermek
repay
repaymentyeniden tediye
repay
{f} karşılık vermek
repay
{f} aynen iade etmek
repay
{f} geri vermek
repay
{f} telâfi etmek
repay
{f} (re.paid)
repay
karşılığını yapmak veya ödemek
repay
repayablegeri dönmesi mümkün
Englisch - Englisch
{v} quite
To pay back
{v} to pay back, requite, recompense
answer back
To pay back; to refund; as, to repay money borrowed or advanced
make repayment for or return something
To pay anew, or a second time, as a debt
{f} reimburse, pay back, settle a debt; pay again
If you repay a loan or a debt, you pay back the money that you owe to the person who you borrowed or took it from. He advanced funds of his own to his company, which was unable to repay him
If you repay a favour that someone did for you, you do something for them in return. It was very kind. I don't know how I can ever repay you
To make return or requital for; to recompense; in a good or bad sense; as, to repay kindness; to repay an injury
act or give recompensation in recognition of someone's behavior or actions
pay back; "Please refund me my money"
to repay
Favoriten