Haberleri açmak istemiyorum.
- I don't want to turn on the news.
Radyoyu açmak için butona bastım.
- I pressed the button to turn the radio on.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.
- He turns me on when he wears those clothes.
O, aşkını heyecanlandırdı.
- She turned on her lover.
Geri dönmek zorunda kalacağız.
- We're going to have to turn back.
Geri dönmek için çok geç.
- It's too late to turn back.
Direksiyonu döndürmek arabayı döndürür.
- Turning the steering wheel makes the car turn.
Onlar sahnede sırayla şarkı söylediler.
- They sang on the stage in turn.
Şarkı söyleme sırası senin.
- It's your turn to sing.
Mart 1841 sonlarına doğru onun soğuk algınlığı pnömoniye dönüştü.
- Late in March 1841, his cold turned into pneumonia.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.