Öğle yemeğini getirmek zorunda değilsin.
- You do not have to bring your lunch.
Oğlumu ofisinize getirmek zorunda mıyım?
- Do I have to bring my son to your office?
Lütfen bana bugünün gazetesini getir.
- Bring me today's paper, please.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?