to raise; to elevate

listen to the pronunciation of to raise; to elevate
Englisch - Türkisch

Definition von to raise; to elevate im Englisch Türkisch wörterbuch

advance
ilerlemek
advance
{i} avans

O bir sonraki romanı için büyük bir avans aldı. - She received a large advance for her next novel.

Yönetici ona iki haftalık ücreti avans verdi. - The manager advanced him two weeks' wages.

advance
{i} gelişme

Ama kuşkusuz o zaman hiçbir bilimsel gelişme yoktu. - But undoubtedly there were no scientific advances then.

Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor. - Recent advances in medicine are remarkable.

advance
{i} yükselme
advance
{i} artış
advance
gelişim göstermek
advance
artırmak
advance
yaklaşım
advance
{i} öncü
advance
(fiil) ilerletmek, geliştirmek, yükseltmek, atamak, ilerlemek, artmak, gelişmek, ileri almak, öne almak [tar.], avans vermek, peşinat vermek, ileri sürmek, öne sürmek
advance
(isim) ilerleme, gelişme, atılım, yükselme, avantaj, avans, artış, öncü
advance
{f} atamak
advance
{f} ileriye
advance
ön ödeme/ilerleme
advance
öne

Müdür, toplantıda bir öneri ileri sürdü. - The manager advanced a proposal at the meeting.

Matbaanın icadı önemli bir teknolojik gelişmeydi. - The invention of the printing press was a major technological advance.

advance
peşin olarak

Biletler peşin olarak 30 dolar ya da gösteri gününde 35 dolar. - Tickets are $30 in advance, or $35 on the day of the show.

Peşin olarak ödemek zorundayız. - We have to pay in advance.

advance
in advance önde
advance
{f} artmak; artırmak
advance
ilerlemeler

Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar. - Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances.

Japon endüstrisi savaştan beri büyük ilerlemeler kaydetti. - Japanese industry has made great advances since the war.

Englisch - Englisch
hance
advance
to raise; to elevate
Favoriten