Ancak Lucy evinden ayrılmak üzereydi.
- However, Lucy is about to leave her home.
Tom binadan ayrılmak zorunda kalacak.
- Tom will have to leave the building.
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
Anahtarı arabada bırakmak senin dikkatsizliğindi.
- It was careless of you to leave the key in the car.
O iki hafta izin aldı ve Çin'i ziyaret etti
- She took two weeks' leave and visited China.
Tom izin için başvurdu.
- Tom applied for a leave of absence.
Geride kalmak yerine terk etmeyi seçtim.
- I chose to leave instead of staying behind.
Gitmek isteyen birini kalmaya zorlayamazsın. Eğer kalmak istersem, beni gitmeye zorlayabilirler mi?
- You cannot force someone to stay if they want to leave. If I want to stay, can they force me to leave?
Hemen yola çıkmak zorundayız.
- We have to leave at once.
Yola çıkmak istiyor musun?
- Do you want to leave?
O ayrılmak üzereyken vedalaştı.
- He said farewell as he was about to leave.
Vedalaşmadan gitmek istediğine emin misin?
- Are you sure you want to leave without saying goodbye?