Tom doğrudan çanaktan güveç yedi.
- Tom ate the stew straight from the pot.
Antik bir çanak çıkarıldı.
- An antique pot was dug out.
Havuçları tencereye koy.
- Put the carrots in the pot.
Çorba tencerede fokurduyor.
- The soup is bubbling in the pot.
Herkes kendi potansiyeline güvenir.
- Everyone believes in their own potential.
Onun potansiyel etkisi küçümsenemez.
- Its potential influence cannot be overestimated.
Kapta hiç şeker var mı?
- Is there any sugar in the pot?
Tom saksıyı sola doğru hareket ettirdi ve gizli kapıyı kaydırarak açtı.
- Tom moved the flower pot to the left and the secret door slid open.
Ben İspanya'dayken bu tür müzik dinledim. O çok hızlıydı ve onun hayranları onunla dans etmek için esrar içtiler.
- When I was in Spain, I listened to this kind of music. It was very fast and its fans smoked pot in order to dance to it.
Son zamanlarda top gibi bir göbek büyütüyorum. Bu orta yaş olmalı.
- Lately, I've been growing a pot belly. It must be middle age...
Bize daha fazla patates lazım.
- We need more potatoes.