Tom pozisyon için başvurdu, ancak onu alamadı.
- Tom applied for the position, but he didn't get it.
Ben, istediğim pozisyonu alamadım.
- I failed to get the position I wanted.
Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.
- He lost his position just because he refused to tell a lie.
Ben şimdi size yardım edecek konumda değilim.
- I am not now in a position to help you.
Boşanmalar, boşanan çiftlerin ortak arkadaşlarını zor durumda bırakabilir, özellikle de ayrılık sert ve tantanalı olmuşsa.
- Divorce can put mutual friends of the divorcing couple in a difficult position, particularly if it's an acrimonious split.
Tom durumunu netleştirdi.
- Tom made his position clear.
Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- The president stated his position on the issue.
Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
- My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
Kulüp saymanı olarak görevimden istifa ettim.
- I resigned from my position as club treasurer.
Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
- A big title does not necessarily mean a high position.
Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
- My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
O, firmada önemli bir konumu işgal eder.
- He occupies a prominent position in the firm.
Hükümet konağında iyi bir işi var.
- He has a good position in a government office.
Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
- A big title does not necessarily mean a high position.
Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
- My elder brother got a position in a big business.
Takım yıldızları gökyüzündeki yıldızların konumlarını tanımaya yardım etmek için faydalı bir yol olabilir.
- Constellations can be a useful way to help identify positions of stars in the sky.
Yerinde olsam, onu derhal yaparım.
- Were I in your position, I would do it at once.
Bütün oyuncular yerlerindeydi.
- All the players were in position.
Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- The president stated his position on the issue.
Bu pozisyon beni son derece savunmasız hissettiriyor.
- This position makes me feel extremely vulnerable.
Chief of Staff is the second-highest position in the army.
My position on this issue is unchanged.
Stand in this position, with your arms at your side.
Strong earnings have bolstered the company's financial position.
Stop running all over the field and play your position!.
... country recognize, which is put ' put people in a position where they're going to lose ...
... the company's position. ...