Konuyla ilgili güçlü bir duruşu vardı.
- He had a strong stance on the subject.
Duruşumuzu hâlâ sürdürüyoruz.
- We still maintain our stance.
O değişken bir tutum takındı.
- He took an uncertain stance.
Bir konuşma, bir tutum, hatalı bir açıklama bir anda her şeyi değiştirebilir.
- One speech, one particular stance, one wrong statement can change everything all of a sudden.
Birçok kişi DNA'nın % 95'inin önemsiz olduğu görüşünü savunur.
- Many people uphold the stance that 95% of DNA is junk.