Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
- The old man was hard of hearing.
Öyle söylediğini duymak başımı döndürüyor.
- It makes my head swim to hear you say that.
Tom işitmekte zorluk çekiyor.
- Tom has a hard time hearing.
Teorilerinden bir tane daha işitmekle ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in hearing any more of your theories.
Üzerinde çalıştığım yeni şarkıyı dinlemek ister misin?
- Do you want to hear the new song I'm working on?
Onu dinlemekten bıktım.
- I'm sick of hearing it.
Herkes kelimeleri ezbere öğrenmek zorunda.
- Everyone has to learn the words by heart.
Sınıftaki herkes şiiri ezbere öğrenmek zorunda.
- Everyone in the class has to learn the poem by heart.
İşitebilmek için önde oturdu.
- He sat in the front so as to be able to hear.
Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
- Please read it aloud so that everyone can hear.
Ben haftalardır senden haber almak için can atıyorum.
- I've been looking forward to hearing from you for weeks.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I am looking forward to hearing from you soon.