Sınavı geçmek için sıkı çalıştım.
- I studied hard in order to pass the examination.
Sınavı geçmek için şanslıydı.
- She was fortunate to pass the exam.
Vakit geçirmek için ne yaparsın?
- What do you do to pass the time?
Zaman geçirmek için birbirleri ile sohbet ettiler.
- They chatted with each other to pass the time.
Binanın içinde gizli bir geçit bulduk.
- We found a secret passage into the building.
Solda gizli bir geçit var.
- There's a secret passage on the left.
Tom bir VIP geçiş aldı.
- Tom bought a VIP pass.
Trenin evimin yanından geçişini duymaya alışkınım.
- I am used to hearing the train pass by my house.
Tüm trafik, başkanlık konvoyunun geçmesine izin vermek için durduruldu.
- All traffic was halted to let the presidential motorcade pass.
Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
- Tom stepped aside to allow Mary to pass.
Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?
- Is it possible to pass the tax accountant exam by self study?
Mülteciyi bir mağaraya götürdük ve fırtınanın geçmesini bekledik.
- We took refuge in a cave and waited for the storm to pass.
Tom ilk girişinde sürücü sınavını geçti.
- Tom passed his driving test on his first attempt.
Taro büyük olasılıkla üniversite giriş sınavını geçecek.
- Taro is very likely to pass the university entrance examination.
Panama Kanalı'ndan geçtik.
- We passed through the Panama Canal.
Bu gemi, kanaldan geçmek için fazla büyük.
- This ship is too big to pass through the canal.
Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
- Fadil was making an effort to share Layla's passions.
Bu parçayı okuyup Japonca'ya çevir.
- Read this passage and translate it into Japanese.
Her yolcu için iki parça bagaj limiti vardır.
- There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
Paragraf başka hiçbir yoruma izin vermiyor.
- The passage admits of no other interpretation.
Shakespeare'den bir pasaj okudu.
- He read a passage from Shakespeare.
Öğretmen sınıfa İncil'den bir pasaj okudu.
- The teacher read a passage from the Bible to the class.
Ölürsem, yatağında huzur içinde ölen büyük babam gibi ölmek isterim. Arabasındaki tüm yolcular gibi çığlık atarak değil.
- When I die, I want to die like my grandfather who died peacefully in his sleep. Not screaming like all the passengers in his car.
Biraz yiyecek alalım. Sen ölmek üzereymiş gibi görünüyorsun.
- Let's get some food. You look like you're about to pass out.
Pencere yanı mı yoksa koridorda mı bir yer istersiniz?
- Would you like a place by window or by passage?
Arka koltuktaki yolcularının her ikisinin de boyun yaralanması vardı.
- Both of the passengers in the back seat had neck injuries.
İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü.
- As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.
O bana ayıların kışı nasıl geçirdiği hususunda bölüm ve ayet verdi.
- He gave me chapter and verse on how bears pass the winter.
İnsanlık için katkıları geride bırakmak istiyorum.
- I want to leave behind contributions to humanity.
Kaç kişiyi geride bıraktık?
- How many people did we leave behind?
Pasaportta ismi olan kişi kelimelerle tanımlanıldı.
- The person whose name was on the passport was described with words.
Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
Bire on testi geçebilirsin.
- Ten to one you can pass the test.
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
- Some read books just to pass time.
Kurtarma ekibi kayıp yolcuları aradı.
- The rescue party searched for the missing passengers.
Geçen bir gemi tarafından kurtarıldılar.
- They were rescued by a passing ship.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
İnsanlık için katkıları geride bırakmak istiyorum.
- I want to leave behind contributions to humanity.
As soon as we made our way onto the highway, we left the skyscrapers behind us.
Constitution and electoral law were finally put in place two months ago amidst opposition.
He passed his examination.
He attempted the examination, but did not expect to pass.
The man kicked his friend out of the house after he made a pass at his wife.
Smith was given a pass after Jones' double.
An estate passes by a certain clause in a deed.
Beauty is a charm, but soon the charm will pass. - John Dryden.
To pass commodiously this life. - John Milton.
Anyone want to trade passes?.
As for these silken-coated slaves, I pass not. - Shakespeare.
pass a house.
Matters have been brought to this pass. - Robert South.
The bill passed the senate.
Try not the pass! the old man said. - Henry Wadsworth Longfellow.
Common speech gives him a worthy pass. - Shakespeare.
Iaquinta passes it coolly into the right-hand corner as Paston dives the other way. - , Rob Smyth, 20 June 2010.
The bill passed both houses of Congress.
The senate passed the law.
This passes, Master Ford. - Shakespeare.
And within three dayes twelve knyghtes passed uppon hem; and they founde Sir Palomydes gylty, and Sir Saphir nat gylty, of the lordis deth.
... We can't stop you, but we pass laws saying if we catch you, ...
... I mean, I don't think we pass technology laws that are supposed to last through the ages. ...