Diğer ayakkabı mağazada hiçbir yerdeydi.
- The other shoe was nowhere in the store.
Bulunacak hiçbir yerde yoklardı.
- They were nowhere to be found.
Tom gidecek bir yeri olmadığını söyledi.
- Tom said he had nowhere to go.
Tom görülecek bir yerde değildi.
- Tom was nowhere to be seen.
Belge hiç bir yerde bulunmadı.
- The document was nowhere to be found.
... Because that's how it started in the first place. ...
... There's always going to be a place for newspapers on people ...