Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
- I had never seen a panda until I went to China.
O kitabı hiç okumadım.
- I have never read that book.
O asla geri dönmemek üzere Japonya'dan ayrıldı.
- He left Japan never to come back.
Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
- Mary decided never to see him any more.
Tom Mary'yi aramak için uğraşmaya devam etti, ama o hiçbir zaman telefonuna cevap vermedi.
- Tom kept trying to call Mary, but she never answered her phone.
İyi bir savaş, ne de kötü bir barış hiçbir zaman olmadı.
- There never was a good war nor a bad peace.
Tom hiç bir zaman tek başına Boston'a gitmene izin vermeyecek.
- Tom is never going to let you go to Boston by yourself.
Ben hiç bir zaman bir kişiye söz vermedim.
- I never promised anybody anything.
Dedem ve büyükannem sütlü kahveyi katiyen sevmezlerdi.
- My grandparents never liked coffee with milk.
... So unfortunately, guys, you're never going to get it. ...
... Obviously, it's never fun to lose your job, ...