İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.
- I resolved to break up with her cleanly.
O, üniversiteye gitmeye karar verdi.
- She resolved on going to college.