Onlara yetişmek için yeterince hızlı koşamadım.
- I couldn't run fast enough to keep up with them.
Diğer öğrencilere yetişmek için çalışmak zorundaydım.
- I had to study hard to keep up with the other students.
Ondan geri kalmamak için çok çalışmalıyım.
- I must study hard in order to keep up with him.
Zamana ayak uydurmak için kitaplar ve dergiler okurum.
- I read books and magazines to keep up with the times.
Sana ayak uydurmak zor.
- It's hard to keep up with you.