Saçmalıklarından bıktım.
- I am fed up with your nonsense.
Saçmalıklarından usandım.
- I've had enough of your nonsense.
Tom anlamsız konuşuyordu.
- Tom was talking nonsense.
Ona uğraşmak anlamsız.
- It's nonsense to try that.
Onu dinleme, o saçma sapan konuşuyor.
- Don't listen to him, he's talking nonsense.
O çok saçma. Bir aptalın dışında ona kimse inanmaz.
- That's nonsense. Nobody but a fool would believe it.
O saçma sapan konuşuyordu.
- He was talking nonsense.
Kısa bir süre sonra, o saçma sapan konuşmaya başladı.
- After a short while, he began to talk nonsense.
At the Haymarket all this is nonsensed by an endeavor to steer between Mr. Stanley Weyman's rights as author of the story and the prescriptive right of the leading actor to fight popularly and heroically against heavy odds.