Tom telefonda kızları aramaya alışkındır.
- Tom is accustomed to calling up girls on the telephone.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm accustomed to getting up early.
Kendimi gürültüye alıştırmam uzun zaman aldı.
- It took a long time to accustom myself to the noise.
O hızla kendini yeni çevresine alıştırdı.
- He quickly accustomed himself to his new surroundings.