to make even or level; to level; to lay smooth

listen to the pronunciation of to make even or level; to level; to lay smooth
Englisch - Türkisch

Definition von to make even or level; to level; to lay smooth im Englisch Türkisch wörterbuch

even
{f} eşit olarak bölüştürmek
even
{s} dengeli
even
tam (sayı)
even
de
even
hatta ve hatta
even
acısını çıkarmak
even
bile

Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı. - She left without saying even a single word.

O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil. - She is never online, even during her vacation.

even
engebesiz
even
daha da

Şimdi sizi daha da çok seviyorum arkadaşlar! - Now I love you guys even more!

İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti. - As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.

even
hatta

Bu hastalıkların yaklaşık üçte biri tedavi edilebilir fakat diğerleri ciddi, hatta ölümcül olabilir. - About a third of these diseases can be cured, but the others may be serious, or even fatal.

Hatta babama karşı onu destekledim. - I supported her even against my father.

even
da
even
tamamıyla

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun? - Do you even remember Tom?

even
{s} temkinli
even
neredeyse

Neredeyse Tom'u hatırlamıyorum. - I barely even remember Tom.

Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir. - Even today, his theory remains practically irrefutable.

even
{s} düz, engebesiz
even
dahi

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Biz dahi Tom'dan hoşlanmıyoruz. - We don't even like Tom.

even
düzeltmek
even
{s} başabaş
Englisch - Englisch
even
to make even or level; to level; to lay smooth
Favoriten