O bir sineğe bile zarar veremez.
- She can't even harm a fly.
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
- She left without saying even a single word.
İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti.
- As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.
Şimdi sizi daha da çok seviyorum arkadaşlar!
- Now I love you guys even more!
Hatta babama karşı onu destekledim.
- I supported her even against my father.
Her şey için görgü kuralı vardır, hatta bir seks partisinin bile.
- There's proper etiquette for everything, even an orgy.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
- Do you even remember Tom?
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.
- Even today, his theory remains practically irrefutable.
Tom neredeyse her yere baktığını söylese bile Mary'yi bulamadı.
- Tom couldn't find Mary even though he said he looked just about everywhere.
Kiminle buluşmaları gerektiğini dahi bilmiyorlardı.
- They didn't even know who they were supposed to meet.
Tom'un neye benzediğini dahi hatırlamıyorum.
- I don't even remember what Tom looked like.