Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
- Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
Öyle söylediğini duymak başımı döndürüyor.
- It makes my head swim to hear you say that.
Teorilerinden bir tane daha işitmekle ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in hearing any more of your theories.
Tom işitmekte zorluk çekiyor.
- Tom has a hard time hearing.
Onu dinlemekten bıktım.
- I'm sick of hearing it.
Biz bir sonuca ulaşmadan önce, Tom'un görüşünü en azından bir kez dinlemek istiyorum.
- I'd like to hear Tom's opinion at least once before we come to a conclusion.
Tom'un Fransızca öğrenmek istediğini duydum.
- I heard that Tom wanted to learn French.
Fransızcanın öğrenmek için zor bir dil olduğunu duydum.
- I've heard French is a difficult language to learn.
Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
- Please read it aloud so that everyone can hear.
Bip sesini işittikten sonra mesajınızı bırakın.
- Leave your message after hearing the beep.
Yakında senden haber almaktan müteşekkür olacağım.
- I would appreciate hearing from you soon.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I am looking forward to hearing from you soon.
Your case will be heard at the end of the month.