Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
- I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
Sizi partiye davet etmek istiyorum.
- I'd like to invite you to the party.
O, beni davet etmek için yeterince nazikti.
- He was kind enough to invite me.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Onu davet etmeliydin fakat etmedin.
- You ought to have invited him, but you didn't.
Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.
- I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
Wearing that skimpy dress, you are bound to invite attention.
... And to get started, I'm going to invite Hugo onto the stage. ...
... to get started. And if you are on the Webcast, we invite you to visit music.google.com to ...