Şehir daha fazla dinçlik ile canlandı.
- The city came back to life with more vigor.
Süt yorgun insanları canlandırır.
- Milk invigorates tired men.
O, kırk yaşındayken enerjisini kaybetmiş olduğunu söyledi.
- He said he had lost his vigor at forty.
Büyük annem 82 yaşında hâlâ enerjik.
- My grandmother is still vigorous at 82 years old.
Paul Marc'tan daha güçlü.
- Paul is more vigorous than Marc.
Yaşını göz önünde bulundurursak, o çok güçlü görünüyor.
- He looks very vigorous, considering his age.
Exercise is invigorating.
The cold water invigorated him.