Çaresi yoksa katlanmak gerekir.
- What can't be cured must be endured.
Fransız palavralarına katlanmak zordur.
- It's hard to endure the boastings of the French.
Mülteciler çölde 18 saatlik yürüyüşe dayandılar.
- The refugees endured the 18-hour walk across the desert.
Tom gözlerini sık biçimde kapattı ve acıya dayandı.
- Tom closed his eyes tightly and endured the pain.