Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
- A laptop is better than a desktop.
Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
- Nakido is better than Twitter.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
- I want to better myself.
İngilizceni geliştirmek istiyorsan onun konuşulduğu ülkelere gitsen iyi olur.
- If you are to improve your English, you had better go to countries where it is spoken.
Evlendikten sonra benim Japonca daha iyi oldu ve daha çok anlayabildim.
- After I got married, my Japanese got better and I could understand more.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee better than tea.
Dünyamızı daha iyi yapmak için çalışalım.
- Let's try to make our world better.
Daha iyi yapmak zorundayız.
- We've got to do better.
Daha iyi şekilde yapabileceğimizi düşünüyoruz.
- We know we can do better.
O zamanlar gerçekten daha iyi şekildeydim.
- I was in better shape back then.
Cümlelerinizi silmek yerine, daha güzel hale getirmeye ne dersiniz?
- Instead of deleting your sentences, how about making them better?
Düne nazaran bugün hava daha güzel.
- Compared to yesterday, the weather is better today.